top of page

ANKARA BİRASI'NIN TARİHİ

   Atatürk çok sevdiği siyah birasını içerken.

Atatürk, 1932 yılı içinde yerli üretimi desteklemek, Orta Anadolu’nun yaylalarında üretilen ve çiftlikte ıslah edilen arpa üretiminin gelişimini temin etmek, aynı zamanda bira fabrikasının küspeleri ile çiftlikteki hayvanları besleyerek süt inekçiliğinin gelişmesini sağlamak vb. gerekçelerle yeni başkent Ankara’da bira fabrikası kurulması talimatını vermiştir. Bira fabrikası 1934 yılında 500.000 litre/yıl olarak faaliyete geçmiştir. İkinci fabrika 1937 yılında 7.500.000 litre/yıl olarak faaliyete geçer. Atatürk, bütün çiftlikleriyle birlikte Orman çiftliği ve içerisinde bulunan bira fabrikalarını da 1937 yılı içerisinde Hazine’ye bağışlamıştır.

Orman Çiftliğinin Amblemi

6.7.1939 yılında 3697 sayılı Kanun ile; bira fabrikası bina ve arsası, fabrika dâhilinde biraya ve binadan başka imalata mahsus bütün tesisat, bira fabrikasına ait memur, müstahdem ve işçilerine ait fabrika dahilinde ve haricindeki demirbaş eşya, alet ve mallar TEKEL Genel Müdürlüğü’ne devredilmiştir. Orman Çiftliği Bira Fabrikası’nın TEKEL Genel Müdürlüğü’ne devrinden sonra Orman Çiftliği Müdürlüğü’nün yasal tasarruf hakkı kalmamış olup yasal tasarruf hakkı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na geçmiştir. Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 05.02.2002 tarihli ve 2002/6 sayılı Kararı ile de TEKEL’in özelleştirilmesine karar verilmiştir.

 

Fabrika tesisi ve diğer yapıları artık metruk haldedir.

Atatürk Çiftlikleri Kitabı

 

Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu tarafından 1939 yılında Ankara’da yayınlanan “Atatürk Çiftlikleri” adlı kitapta şöyle yazmaktadır:

Bir memleketin ekonomisinde geniş halk yığınlarının istihlâk etmekte (tüketmekte) oldukları maddeler büyük rol oynar. İçki, bu maddelerden birisidir. Hemen bütün memleketlerin tarihinde, içkiye, içkinin alkol derecesine ve fiatına ehemmiyet verilmiş olduğunu ve bu uğurda büyük mücadeleler yapıldığını hatırlarız. Amerika, uzun seneler içkiyi olduğu gibi yasak etmişti. Fransa’da absent’e karşı açılan mücadele, zamanında, bütün milletler tarafından alâ-ile takip edilmişti. Bira ve bira vergisi, Alman devlet maliyesinin en mühim esaslarından birini teşkil edegelmiştir.

 

Bir halk içkisi olan bira bizde Cumhuriyetten önce ancak kibarların ve ecnebilerin birkaç birahane, lokanta yahut bahçede içtikleri bir içki idi. Onun milli bir halk içkisi haline getirilmesi bahsine ancak Cumhuriyet devrinde dokunuldu. Ankara Orman çiftliği bu hususta büyük bir başarma kudreti göstermiştir.

 

Orman çiftliği, hem sıhhati tahrip eden ağır içkiler yerine daha sıhhî ve hafif bir içki olan birayı memlekette yaymak, hem de memleket ziraatine yeni bir kalkınma âmili daha ilâve etmek hedefini göz önünde bulundurmuştur.

 

Bugün hakikaten memlekette bira istihlaki (tüketimi) seri bir inkişaf temayülü arzetmektedir. Bu temayülün tabii bir neticesi olaraktır ki, 1934’de Orman çiftliğinde kurulmuş olan ilk bira fabrikası yeni ve daha büyük bir fabrika ile tevsi olunmuştur. Yakın yıllarda biranın memleketimizde en çok istihlak edilen bir içki haline geleceğini mübaleğasızca iddia etmek kabildir. Başka memleketlere kıyasen Türkiye bugün az bira istihlâk eden bir memlekettir.

 

…Türkiye’nin senede bira istihlâki 20-22 bin hektolitre arasındadır. Nüfus başına istihlâk 1927 de 44,438 litreyi bulmuştu. Senevî nüfus başına 0,03 litre istihlâk edilmişti. Halkın alım kabiliyetinin yüksek olduğu ve bundan başka nüfusun bugünküne kıyasen az olduğu o yıllarda istihlâkin bu yekûnlara baliğ olması, şunu ifade eder ki, bugün artmış olan nüfus, alım kabiliyetinin yükselmesile daha fazla miktarda bira istihlâk edebilecektir. Netekim son yıllarda halk gelirinin artması neticesi olarak memleketin en büyük istihlâk merkezi olan İstanbul’da bira istihlâki % 52, Ankara’da % 26 artmıştır. Binaenaleyh bira istihlâkinin memlekette artması için lâzım olan objektif şartlar mevcuttur ve bunlar gittikçe olgunlaşmaktadır.

 

Ekonomik bakımdan bira endüstrisi, ziraat kalkınması için ehemmiyetli bir âmildir. Köylü arpa mahsulüne iyi ve devamlı bir müşteri bulmaktadır. Binaenaleyh tıpkı şeker endüstrisinde olduğu gibi bu milli endüstri de köylünün kazanç kaynağı haline gelmektedir. Şimdiye kadar “hublon” (şerbetçi otu) ekmemiş olan köylü bu maddenin ziraatine de alışacak, bu kanaldan da gelir temin edecektir. Gelir bakımından köylüye faydası olan biracılık, hayvancılığın verimliliğini artıracak bir âmildir. Bira fabrikası küspeleri, hayvanlar için çok besleyici bir gıdadır. Malt fabrikasının filizlerinden de keza hayvanlar istifade eder. Romanda, Macaristan’da arpa cinsinin ıslâhında, cins süt hayvanlarının yetiştirilmesinde bira fabrikalarının büyük rolü olmuştur.

Ötedenberi dünyanın en iyi arpalarını yetiştirmekle tanınmış olan Türkiye, Umumî harpten sonra bu mevkiini kaybetmişti. Umumî harpten evvel İngiltere’nin Almanya’nın tanınmış bira fabrikaları yalnız Türkiye arpası kullanırlardı. Bira endüstrisinin inkişafile memleket bu eski mevkiine yine yükselecektir.

 

Bira fabrikasının Ankara’da kurulmasının muhtelif saikleri vardır ve bu teşebbüsün Ankara’da bulunması, mıntakaya muhtelif faydalar temin etmektedir.

 

Ankara yeni Türk devletinin merkezidir. Nüfusu seneden seneye artan Ankara, Orta Anadolu’nun ekonomik ve sosyal kalkınmasının kaynağı olmuştur. Hükûmet merkezi, yurdun her köşesine uzayan demiryollarının düğüm noktası haline gelmiştir ve memleketin dört cihetile devamlı surette münakalât münasebetindedir.

 

Biranın ham maddesi olan arpa, orta Anadolu yaylalarında yetişmektedir. Orman çiftliğinde 1935 yılındanberi yetiştirilen arpalara, yukarıda da zikredildiği gibi ıslâh edilerek biralığa elverişli yüksek evsaf verilmiştir. Islâh edilmiş çiftlik arpası, orta Anadolu’da tedricen taammüm etmektedir. Yakın bir istikbalde Orta Anadolu en iyi biralık arpayı veren bir mıntaka olacaktır.

Fabrikaya lüzumlu olan su çiftlik dahilinden temin olunmaktadır. Çiftliğin suyu bira imaline elverişlidir. Bira fabrikasının küspeleri çiftlik hayvancılığının zengin bir gıda kaynağı halindedir. İnkişaf etmekte olan süt inekçiliği bu sayede kuvvetli bir gıda bulmaktadır.

 

Görülüyor ki bira fabrikalarının Ankara’da kurulmasının rasyonel şartları mevcuttur ve fabrikalardan çiftlik ve mıntaka gün geçtikçe daha fazla ekonomik istifadeler emin etmektedir.

 

Orman çiftliğinde bira fabrikası 1934’te tesis edilmişti. 1937’de yeni ve daha büyük bir fabrika ile eski fabrika tevsi edilmiş (genişletilmiş) oldu. Fabrikalar yanında bin ton arpa istiap edecek bir de silo inşa edilmiştir.

 

İlk birasını 1934 Teşrinievvelinde piyasaya veren birinci bira fabrikası, Malt, Bira, Buz, Gazoz, Soda fabrikalarını doldurma ambalaj şubelerini ihtiva etmektedir. Fabrikanın bira imal kudreti, senede 3.500 hektolitredir. Maamafih imalat icabında 5.000 hektolitreye de çıkabilir. Fabrikada günde (8 saatlik mesai ile) 2,500 şişe soda ve gazoz imal olunur.

Birinci küçük fabrikanın yanına inşa edilen ikinci büyük bira fabrikası keza ayni talî işletmeleri ihtiva etmektedir. Fabrikanın halihazır kapasitesini şu rakamlarla ifade edebilriz:1938 imalat programına göre, fabrika bir sene zarfında 850 ton Arpa, 5.700 kilo Hublon (Şerbetçi otu) sarfederek 25.000 hektolitre bira imal edecektir. Fabrikanın azami kapasitesi 70.000 hektolitre biradır. Ankara fabrikasının bira imalâtı Viyana Beynelmilel Bira Enstitüsü’nün daimi fennî kontrolü altında bulunmaktadır. Biranın muhtelif imalât safhalarından alınan nümuneler bu müesseseye gönderilir ve burada bunların tahlilleri yapılır.

 

Bu tahlil neticelerine göre biranın kalitesini devamlı surette yüksek tutmak kabil olmaktadır.

 

Bira fabrikaları, Normal, Siyah, Salon, Salvator (bir bock versiyonu olan Paulaner Salvator) birası olmak üzere dört cins bira imal etmektedir. Yeni fabrikada ayrıca soda gazoz imal olunmaktadır. Bira sevkiyatı fıçı (5 litrelik tahta fıçılar) ve şişelerle yapılır. Sevkiyat için hususi tanklar ve vagonlar getirtilmiştir.

 

İstanbul’da doldurma tertibatı mevcuttur. Memleketin ekonomik durumu müsait diğer şehirlerinde de doldurma tertibatı vücude getirmek üzere hazırlıklara başlanmıştır.

 

Memleket dahilinde gittikçe artan Ankara birası satışları bazı mühim şehirler arasında şöyle tevezzü etmektedir:

 

Cetvelden görüldüğü gibi memleket dahilinde Ankara birasının satışları mühim şehirlerde tedricen artmaktadır. Bu vakıa, Ankara birasının piyasada gördüğü hüsnü kabulün bir ifadesidir. Bilhassa 1938 satışlarında ehemmiyetli teferrüler olmuştur. 1938 yılının ilk 7 ayının satışları şu rakamlarla ifade olunabilir:

 

1938 Ankara birası satışlarının bu seri artışının sebebi, İstanbul’da Bomonti bira fabrikasının 1937 sonundan itibaren mukavelesi hitama erdiği için faaliyetini tatil etmesinden mütevellittir.

Orman Çiftliği Bira Fabrikası’nda üretilen dört çeşit biranın reçetelerinin neler olduğunu bilmiyoruz. Ustalar kimlerdi ve hangi üretim tekniğini kullanıyorlardı, bilmiyoruz. Etiket tasarımları, kullanılan şişeler konusunda elimizde bir görsel yok. Ya arşivlerin derinliklerinde unutuldu gitti ya da yok oldular.

Orman Çiftliği bünyesinde aile çay bahçesi gibi bir "Bira Parkı" oluşturulmuştur. Atatürk’ün de ara sıra ziyaret ettiği bira bahçesine aileler çocuklarıyla birlikte giderek bira içerlerdi.

1933’te National Geographic arşivinden.

Fotoğrafın arkasına düşülen notta, ‘Türkiye’de insanlar “aşırıya kaçmadan” içki içmeyi çok seviyor’ deniliyor.

Fotoğraf: Kurt ve Margot Lubinski

Ata’nın Bir Hayali

Şimdi de M. Kemal’e yakın bir isim olan Asaf İlbay’ı dinleyelim: Ankara’ya 20 kilometre mesafede demiryolu üstündeki Ahimesut çiftliğini satın alıp ismini de Etimesgut’a tahvil eden Gazi burada bir nümune köyü kurulmasını tensib buyurmuştu. Bu köyün yapı çalışmaları ilerliyordu. İnşaat ilerleyince köyü birlikte tetkik etmek arzusunu gösterdiler. Orman çiftliğinden otomobile bindik. İstasyondan gelmiş, köye doğru ilerliyorduk.

Gazi, seryaver Rusuhi beye:

– Ver o şeyleri…

Dedi. Seryaver iki tane Panama şapkası uzattı. Gazi şapkaları aldı, birini kendi giydi, diğerini de benim başıma giydirip:

– Hafiftir, yazın serinlik verir ve güneşlik vazifesini de görür:

Sonra ilave etti:

– Bir gün bu çiftliklerin kadın, erkek çiftçilerinin tarlalarından döndükten sonra umumi banyoda temizlenerek, temiz keten elbiselerini ve beyaz hasır şapkalarını giymiş, mesela şuradaki birahanede aileleriyle, çocuklariyle oturduklarını görmek ne kadar hoş olur değil mi?

Atatürk manevi kızı Ülkü ile birlikte Orman Çiftliği Bira Fabrikası açılışında.

Liderlerin Arasını Açan Bira Fabrikası

İlhami YANGIN, 27 Haziran 2010Pazar

 

“Tekel birası” ve “Bomonti birası” bu iki bira markasının yakın tarihimizde çok ama çok önemli bir yeri vardır: Mustafa Kemal Atatürk ile İsmet İnönü’nün dostluğu bu biralar nedeniyle sona ermişti. Yurdumuzdaki ilk bira fabrikası olan Bomonti’yi 1890’lı yıllarda İsviçreli Bomonti kardeşler kurdu. Türkiye’de modern denilebilecek anlamda bira imalatını başlatan bu marka, İstanbul’un bir semtine adını dahi vermiştir.

 

Bomonti birası uzun yıllar rakipsiz olarak yoluna devam etti. Ta ki, Mustafa Kemal Atatürk bira işine el atana kadar. Ankara’nın başkent olmasından sonra, bugün Atatürk Orman Çiftliği (o zamanki adı Gazi Orman Çiftliği)’nin bulunduğu araziye fidan dikilmesini arzulayan Atatürk, önce araziyi ağaçlandırılmış, daha sonra buraya yeni binalar inşa ettirerek tesisler yaptırmıştır. Çiftliğe ziraat aletleri aldırtmış, tarım ve hayvancılık yaptırmış, ayrıca bir de bira fabrikası kurdurmuştu. Evet, Reisicumhur bira fabrikası kurmuştu.

Atatürk, çiftlikle ve bira fabrikasıyla çok yakından alakadar oluyordu. Çiftlik için gerekli harcamaları Hindistan Müslümanlarının Millî Mücadele için gönderdiği yardımlardan karşılamaktaydı. Bunun dışında, hükûmet de çiftlik ve bira fabrikası için oldukça yüklü harcamalar yapmaktaydı. İsmet İnönü şunları anlatıyor:

“Atatürk, orman çiftliğini yetiştirmek için çok emek sarfetmiş, ama hükûmet ve devlet de bir örnek göstermek için gayretini kolaylaştırmak üzere çok emek sarfetmiş, çiftlik büyük ölçüde hükûmet yardımı ile, hazine yardımı ile meydana gelmiştir.” Atatürk, İstanbul’daki Bomonti bira fabrikasının ruhsatını iptal ettirmek, Gazi Orman Çiftliği’ndeki bira fabrikasını genişleterek bu birayı tüm Türkiye’ye dağıtmak düşüncesindeydi. Ancak bu görüldüğü kadar kolay olmayacaktı. Zira Bomonti bira fabrikası İstanbul’da bulunduğu için, deniz yoluyla dağıtılıyor ve ucuza satılıyordu. O zamanın imkânlarıyla, Ankara’da üretilen bir biranın Türkiye’ye dağıtılması oldukça zahmetli ve masraflı bir işti. Atatürk, özel kalem müdürü Hasan Ziya Soyak aracılığıyla Danimarkalı uzmanlara meseleyi inceletti. Uzmanlar, Gazi Orman Çiftliği’nde üretilen biranın fıçılarla İstanbul’a taşınıp Haydarpaşa’da şişelenmesi halinde, Bomonti’ye rekabet edeceğini söylediler.

Fakat, asıl sorun sadece dağıtım meselesi de değildi. Bomonti Bira Fabrikası’nda Başvekil İsmet Paşa’nın epey yakını olan isimler vardı. Falih Rıfkı Atay şunları yazıyor:

“Ahmed İhsan Tokgöz ki, tam bir menfaatçiydi Bomonti bira fabrikasının hisselerini almış ve idare meclisi reisi olmuş, İsmet İnönü’nün eniştesi Kudüslü Abdürrezzak’ı da idare meclisine almıştı. Her ikisi Ankara’daki bira fabrikasının gelir getirmeyeceği fikrini İsmet İnönü’ye telkin ettiler. ”Pek tabi ki, Başvekil İsmet Paşa da bunları Atatürk’e anlatır. 17 Eylül 1937 günü Mustafa Kemal Atatürk’le çiftlikte görüşen Hasan Rıza Soyak’tan dinleyelim:

“Ertesi gün orman çiftliğinde dolaşırken, Atatürk’ün de çiftliğe geldiğini haber aldım ve kendilerini çiftlik müdürünün odasında buldum. Yanlarında Dahiliye Vekili Şükrü Kaya ile çiftlik müdürü Tahsin Coşkun ve başyaver Celal Öner vardı. Gösterdiği yere oturur oturmaz, bana hitap etti:

-Bak unutmadan söyleyeyim. Bu sabah trenle çiftlikten geçerken İsmet Paşa bira fabrikası hakkında bana şunları söyledi: ‘Fabrikanın istenilen vasıtaları haiz olmadığı anlaşılmış, çıkaracağı biranın maliyeti yüksek, memlekete dağıtılması hayli güç ve çok masraflı olacakmış; çünkü, fabrika deniz kıyısında değilmiş’. Kısacası sen ve Tahsin Bey, verdiğiniz yanlış malumat ile kendisini aldatmışsınız; ne dersiniz?’ diye sordu.

‘Sayın İnönü, Atatürk’e bizden şikâyet ediyor, Atatürk de bizi pek haklı olarak sigaya çekiyordu. Anlamamıştım. Bomonti şirketi, mukavelesini yenilemeyi sağlamak maksadıyla bize vaki olan tekliflerden müspet bir netice alamayınca yeni bir teşebbüse geçmiş, bu işe gönül vermiş olan başvekil paşayı muvaffakiyetimiz üzerinde şüphe ve tereddüte düşürmek yoluna gitmiş bulunuyordu. Bunun için muhtaç olduğu vasıtalara da malikti. Paşa’nın pek yakınlarından biri şirketin idare meclis azası idi. İstanbul mebusu Ahmed İhsan Tokgöz ile Antalya mebusu Rasih Kaplan gibi kendisi ile daimi temas halinde bulunan zevat da şirketle alakadardı. Bilhassa Ahmed İhsan Tokgöz’ün elinde şirketin büyük miktarda hisse senedi vardı. Hayret ve teessür içinde kalmıştım. Buna rağmen Atatürk’ün suallerine sükunetle cevap verdim.”

Hasan Rıza Soyak, bira fabrikasının genişletilmesi konusunda oldukça geniş malumat verir:
“… Atatürk, ‘yeter efendim, anlaşıldı!..’ diyerek sözümü kesti… ‘Yarın düşündüğün gibi yaparsın, mesele de kapanmış olur’ dedi.” Atatürk ile umumi kâtibi Hasan Rıza Soyak arasındaki konuşmada zamanın Dahiliye Vekili Şükrü Kaya da bulunur. Ve Şükrü Kaya, bu konuşmayı bakanlar kurulu toplantısında İsmet Paşa’ya anlatır. O akşam hükûmet azaları Çankaya’ya davetlidirler. İsmet Paşa, bu toplantıya“viskiyi biraz fazla kaçırmış” olarak katılır. Sofrada bir ara bira fabrikası ve orman çiftliğinin perişanlığı bahis konusu olur… Ve İsmet Paşa birden alevlenip Atatürk’e:

“- Sen benim söylediklerimi başkalarından tahkike kalkışıyorsun. Etrafında bulunanlar benim aleyhimde tevziratta bulunuyorlar. Sofradan emirler alıyoruz ve bunlar yüzünden büyük sıkıntılara düşüyoruz” diye konuşmaya başlar. Bu münakaşa, İsmet İnönü’nün başvekillikten uzaklaştırılmasına, yerine Celal Bayar’ın Başvekil olmasına yol açar!

 

Bira Fabrikası

Türkiye’de birçok resmî binanın yapımında imzası olan; İsviçreli mühendis Johann Jakob Egli’nin oğlu, Avusturya doğumlu mimar Ernst Arnold Egli (1893-1974) Ankara Bira Fabrikası binalarının yapımı için, bizzat M. Kemal Paşa tarafından vazife başına getirilmiştir. Söz konusu yapılar takribi 1936-37 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. Egli, bu konudaki görevi doğrudan Atatürk’ün kendisinden almıştır. Çiftlik arazisi üzerine bir bira fabrikası, memurlar ve işçiler için konutlar, Atatürk’ün manevi kızı Ülkü için küçük bir ev ve çiftlik müdürü için bir villa inşa edilmiştir.

Egli, bira fabrikasının tasarlanması konusunda Viyana’daki Fermentasyon Endüstrisi Teknik Okulu‘ndan Prof. Kluger‘den danışmanlık almıştır. Bira fabrikasının donanımları, o zamanki Çekoslavakya’nın Skoda firmasından alınmıştır. İşletme açısından en verimli üretim süreçleri en yüksek önceliğe sahip olduğundan, bina, esas olarak fonksiyonel, pragmatik bakış açılarına göre belli bir amaç için yapılan salt ütilitaristik (yararcı) bir bina olarak geliştirilmiştir.

 

Atatürk’ün genel sekreteri tarafından tahsis edilen yerin Atatürk tarafından kabul edilmemesi nedeniyle, Ülkü için yapılan konut, tamamlandıktan hemen sonra başka bir yere nakledilmek zorunda kalmıştır.

Egli, fabrikanın memurları için standart tipte çeşitli konutlar tasarlamıştır. İşçiler için bir veranda, bir ön ve bir arka mekan ile mutfak ve banyodan oluşan, son derece basit planlara sahip, sundurma çatılı ikiz evler inşa edilmiştir.

Türk hamamı, bir tanesi asıl yıkanma alanını, diğeri ise soyunma kabinlerini barındıran, yassı kubbelerle donatılmış, kare biçimli planlar üzerine kurulu iki yapı bölümüne sahipti. Hamama, her iki yapı bölümü arasında kalan mahal üzerinden ulaşılıyordu.

Mimari Açıdan Yapılar

Bira Fabrikası, Orman Çiftliği içindeki merkezi konumu ve kendisiyle birlikte tasarlanan kompleks ile birlikte Çiftliğin dönüşümünde önemli rol oynamıştır. Demiryolunun hemen güneyinde 1934 yılında inşa edilen, küçük bir üretim tesisi olan Bira Fabrikası, doğu-batı doğrultusunda iki katlı yatay bir kütle ile doğudaki dikey kütlenin birleşmesinden oluşmuştur. Yapının güney cephesinde yatay dizi oluşturan pencereler ve geniş bir balkon düzenlemesi bulunmaktadır. Egli’nin tasarımı olan ve 1937’de yapılan yeni fabrika ise bulunduğu konumun avantajları sebebiyle 1934 tarihli mevcut fabrikanın bulunduğu alana inşa edilmiştir. Mevcut bina ise küçük tadilatlar ile bazı değişiklikler ve onarımlar yapılarak yeni binanın doğudaki kütlesine bir köprü ile bağlanmıştır.

Mevcut fabrika yapısı ve Egli tarafından eklenen bloklar dikdörtgen bir orta avlunun etrafında yer almaktadır. Bunlardan avlunun kuzeyindeki “Yeni Bira Fabrikası”, batısındaki “Yeni Malt Doldurma Yeri”, güneyindeki “Eski Fabrika”, doğusundaki ise “Yeni Malt Fabrikası”dır.

Mimari Açıdan Yapılar

Bira Fabrikası, Orman Çiftliği içindeki merkezi konumu ve kendisiyle birlikte tasarlanan kompleks ile birlikte Çiftliğin dönüşümünde önemli rol oynamıştır. Demiryolunun hemen güneyinde 1934 yılında inşa edilen, küçük bir üretim tesisi olan Bira Fabrikası, doğu-batı doğrultusunda iki katlı yatay bir kütle ile doğudaki dikey kütlenin birleşmesinden oluşmuştur. Yapının güney cephesinde yatay dizi oluşturan pencereler ve geniş bir balkon düzenlemesi bulunmaktadır. Egli’nin tasarımı olan ve 1937’de yapılan yeni fabrika ise bulunduğu konumun avantajları sebebiyle 1934 tarihli mevcut fabrikanın bulunduğu alana inşa edilmiştir. Mevcut bina ise küçük tadilatlar ile bazı değişiklikler ve onarımlar yapılarak yeni binanın doğudaki kütlesine bir köprü ile bağlanmıştır.

Fabrikaya doğusundaki tek katlı kontrollü bir girişten ulaşılmaktadır. Fabrikanın kuzeyine ise aynı tarihlerde bin ton arpa kapasiteli bir silo yapılmıştır.

İşletme açısından öncelik verimli üretimin sağlanması olduğundan yapı, esas olarak fonksiyonel bir bina olarak geliştirilmiştir. Yapının bütün bölümleri, üretimin içeriğine uygun bir anlayışla biçimlenmiştir. Büyük makinelerin yer aldığı, geniş ve aydınlık olan bu mekanlar günümüzde de özgün kimliğini korumaktadır. Tren yoluna paralel uzanan doğu batı doğrultusundaki uzun dikdörtgen kütleli blok, bira üretiminin yapıldığı ana binadır. İki katlı yatay kütle doğusuna yakın bölümde beş katlı bir bölümle kesintiye uğrar. Cephenin demiryoluna bakan bu cephesi büyük ölçüde sağır bırakılmakla birlikte, önde ve geride kalan kütleler ile düşey bordürler ile ayrılmış alanlardaki “Ankara Birası” yazısı ve bunların daire biçimli çerçeveleri cepheye hareket katan öğelerdir. Bunlardan başka, Çiftliğin bu dönemdeki amblemi olan “Ç” harfi ve Egli’nin bütün yapılarında olduğu gibi özenli konumlanışı ile bayrak direği, çevreye hitap eden ön cepheye özenli bir görünüm kazandırmaktadır. Yapının önünde demiryolu ile bağlantılı bir ray sistemi bulunmaktadır.

Ernst Arnold Egli (1893-1974)

Ernst Arnold Egli’nin hatıralarında aktardığı şu enteresan husus da hafızaları süslemektedir: “…Ve de bana, bir inşa planlaması gerçekleştirme, uygun bir yer tespit etme, malt hülasası üretimi, mayalandırma fıçıları, alüminyumdan depolama tankerleri ve de sonuç olarak nefis ve kaliteli bira üretecek bir tesis inşa etme şerefi bahşedilmişti. Müteahhit; mimar-mühendis Bedri Bey idi. Bira Fabrikası için çok yüksek demir-beton ocak inşa edilmişti. Günlerden bir gün inşaatta çalışırken, “şiddetli bir deprem oldu”, inşası yeni biten ocak bir sağa, bir sola sallanıyordu, “-ben de bazı olumsuzluklar yaşamıştım-“ daha sonra sarsıntı durdu, tehlike geçmişti.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1936 - İzmir Enternasyonal Fuarı Orman Çiftliği Ankara Birası Fabrikası Pavyonu

 

 

bottom of page